4 Nisan 2014 Cuma

Organ Nakilli Çocuklar için Uluslararası Bahar Kampı

Bu anı herkese bir hediye olarak verebilmeyi çok isterdim. Çünkü, eğer bunu yapabilseydim, dünyada organ bağışı ile ilgili herhangi bir eksiklik ve olumsuzluk kalmazdı. Çünkü, herkes yeni bir organla yeni bir hayata başlamanın ne demek olduğunu açıkça anlamış olurdu.
Virag BOCKSEI




Organ Nakil Koordinatörleri Derneği (ONKOD) 2005 yılında kurulan bir meslek örgütüdür. Misyonu, hasta ve insan haklarına saygılı, etik kurallara bağlı olarak çağdaş eğitim ve araştırma programları ile desteklenen organ ve/veya doku yerine koyma tedavileri ile kadavradan organ bağışını arttırmak; toplumda organ bağışı kültürünün gelişmesini sağlamak; sağlanan organların alıcıları ile buluşmasına yönelik politikaların oluşmasına katkıda bulunmaktır.
Organ yetmezliği ve ölüm ne cinsiyet tanır, ne de milliyet, zengin misin, fakir misin “diye sormaz, yaşının, mesleğinin de önemi yoktur onlar için. Herkes eşittir.
Organ nakli ve bağışı ne yazık ki Türkiye’de istenilen oranlara ulaşılamayan hatta yaklaşılamayan bir alan. Bunun sonucu olarak her yıl, her yaştan binlerce kişi hayatını kaybediyor. Dahası kronik organ hastalıkları sadece hastayı etkilemekle kalmaz aynı zamanda ailesi ve yakın çevresinin de yaşam düzenlerini alt-üst eder.
Organ nakli sadece bir ameliyat değildir. Canlı ya da kadavra vericili olsun işin içine tıbbın dışında hukuk, etik, felsefe, sosyoloji, ekonomi, eğitim yani tümüyle hayat girer. İşte bu nedenle ülkemizde organ nakli ve bağışı sorununun çözümü tüm bu alanların koordineli çalışmasını gerektirir.
Dünyada organ nakli ile hayata tutunan insanların sayısı 1.000.000'u aşmıştır. İlaç endüstrisindeki gelişmeler ve 50 yıllık tecrübelerin ameliyat tekniklerine yansıması sonucu artık hastaları daha uzun ve kaliteli bir yaşam beklemektedir.
Türkiye'de 60.000 böbrek, 5.000 karaciğer ve 2.000 kalp yetmezliği sorunu yaşayan hasta bulunduğu tahmin edilmektedir. Böbrek yetmezliği durumunda tedavi diyaliz ise yaşam süresi 3 kat kısalmaktadır, söz konusu kalp veya karaciğer ise hastanın yaşamı ciddi bir tehdit altındadır. Organ nakli, bu hastaların yaşamını sürdürebilmesi için yegane tedavi şeklidir. Organ bulunamadığı için her yıl 6-7 bin insanı kaybetmekteyiz.
Türkiye'de organ nakli konusunda yetişmiş çok deneyimli ekipler bulunmaktadır. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış 63 böbrek, 24 karaciğer ve 12 kalp nakli merkezi bulunmaktadır.
Son yıllarda Sağlık Bakanlığı'nın organ nakli konusuna istikrarlı ve kararlı yaklaşımı Türkiye'deki nakil sayısının artışı ile kendini göstermektedir. 2012 yılında yapılan tüm nakiller ülke ekonomisine yaklaşık 1 milyar TL katkı sağlarken gerçekleştiremediğimiz nakillerin bedeli 2 milyar TL'nin üzerindedir.
Siz bu satırları okurken son dönem organ yetmezliği sorunu yaşayan 100 bini aşkın hasta, yaşama yeniden bağlanabilmek için organ nakli bekliyor. Yüz binlerce hasta yakını da bu endişeli bekleyişe çaresizce ortak oluyor. Yaşamak için organ bağışına ihtiyacı olan kişilere maalesef yeterli ölçüde destek olunamıyor ve bu hayati ihtiyaç giderek büyüyor.
Böyle bir tabloya duyarsız kalınmaması gerekliliği inancıyla Organ Nakli Koordinatörleri Derneği’ni (ONKOD) kurarak çalışmalara başladık. 2005 yılından bu yana ülkemizde organ bağışı ve naklini yaygınlaştırmak, bu konudaki duyarlılığı ve bilinci artırmak için büyük bir gayret ve umutla çalışıyoruz. Çabalarımızın tek bir insanın bile hayata bağlanmasını, yakınlarına “uygun organın bulunduğu” müjdesini verebilmeyi en büyük ödülümüz olarak görüyoruz.
Bugüne kadar aynı amaç doğrultusunda birçok çalışmayı hayata geçirdik. Bu etkinlikler kapsamında 13-19 Nisan tarihleri arasında Medicalpark Hastaneleri(sağlık sponsoru), TUI Türkiye (Turizm sponsoru) ve Tantur sponsorluğunda “Organ Nakilli Çocuklar İçin Uluslararası Bahar Kampı” düzenledik. Daha önce ONKOD olarak iki kez ulusal düzeyde hazırladığımız çocuk kampını bu yıl İngiltere, Macaristan , Fransa, Norveç, Kırgızistan ve Gürcistan’dan 11 yabancı çocuğun katılımıyla uluslararası boyutta gerçekleşti. Kampta 35 nakilli çocuk ve ailesi konuğumuzdu.

Altı yıl önce İsviçre’de planlanan benzer nitelikli bir kampa görevli olarak katılmıştım. Çocuklarla olmak, onlara ve ailelerine hastane dışında bu kadar yakın olmak duygularımı inanılmaz etkilemişti. Hep hastane ortamında birlikte olduğumuz hastalarımızın ve ailelerinin nakilden sonraki sosyal yaşamının nasıl olduğunu ilk defa bu kadar yakında görerek hissederek düşünmemi sağladı bu ilk kamp süreci ve benzer bir organizasyonu mutlaka gerçekleştirmeliyiz diyerek döndüm.

Bu tip organizasyonlar çocukların benzer sıkıntılar yaşayan akranları ile biraraya gelmesini sağlıyor, yalnız olmadıkları duygusunu pekiştiriyor. Eğer çok korunaklı yaşatılıyorsa yaşamdan uzak kalmalarını gerektirecek bir durumları olmadığını genel sağlık kurallarına dikkat ettikleri sürece bütün çocuklar gibi yaşayabileceklerini hem ailelerinin hem kendilerinin yaşayarak görmesini sağlıyor. Çocuklarımızın ve ailelerinin “neden ben” sorusunun cevabının “hayır sadece sen değil, bak bu hastalık dünyanın her yerinde dil, din, cinsiyet, milliyet ayırt etmeden var” olduğunu canlı örnekleri ile görmelerini sağlıyor. Katılan değişik milliyetten ailelerin birbirinin dilini bilmeden konuşamadan duygudaşlık yaşamasına olanak sağlıyor.Duyguların hiçbir yerde farklı olmadığını yaşanan sıkıntıların ,sevincin aynı olduğunu gösteriyor.
Organ nakli olmuş çocukların biraraya gelip koşmaları oynamaları biz nakil koordinatörlerinin bu işe gece gündüz demeden emek vermemezin ne kadar işe yaradığını hissettirerek daha güçlü işimizin başına dönmemezi sağlıyor.

ÇOCUKLARIN GÖZÜYLE KAMP :


Mehmet Emir Varankaya 2010 yılında 6 yaşındayken annesinden böbrek nakli oldu. Aradan geçen 3 yılda nakil konusunu açlıdığında kaçıp odasına saklanan, ağlayan, bu konuyu asla konuşmak istemeyen Emir’in gözüyle kamp“anneciğim ilk defa hastalığım güzel birşeye sebep oldu”


2010 yılında 10 yaşındayken annesinden böbrek nakli olan Konya'lı Nefise Şakak’ın gözüyle kamp “Anneciğim bu kamp bugüne kadar çektiğim tüm acıların bir hediyesi mi? “


2012 yılında 12 yaşındayken annesinden karaciğer nakli olan İzmirli Kardelen Yazkı’nın gözüyle kamp “anneciğim beni cimcikler misin , tüm bunlar gerçek mi ?”


Norveçli Martin Nedregotten 14 yaşında ve Norveç'te FSGS tanısı ile canlı vericili ilk böbrek nakli yapılan çocuk olduğu için nakil sonrası tam 3 ay hastanede gözlem altında tutulmuş. Oslo ya 8 saatlik mesafede Aelesund'da yaşayan Martin'in bulunduğu yerde toplam nüfus 500 kişi ve herkes Martin'i tanıyor. Martin'in annesinin gözüyle kamp;

Sevgili Levent,

Ben ve oğlum Martin’in bahar kampınıza gelmemizi sağladığınız için tekrar teşekkür ederim. Martin, şimdi sanki yeni birisi; kendine çok daha fazla güveniyor; enerji dolu ve kendi başına çok daha rahat hareket edebiliyor. Yaklaşık 3 yıl sonunda aslında gerçekten ihtiyacı olan şey buydu. Bu bizim için hayatımız boyunca unutamayacağımız bir deneyim oldu. Martin ve ben kampa katılan çocuklar ve aileleriyle ile iletişimimizi koparmayacağız. Bu nedenle size bir kez daha teşekkür etmek istiyoruz ve bir gün yeniden karşılaşmayı diliyoruz.

Kucak dolusu sevgiler ve öpücükler,
Liv Jane ve Martin



Kırgızistan'dan Akhmatbek, Konya'dan Nefise, İstanbul'dan Oğuzhan, İzmir'den Birkan,İstanbul'dan Şivan Antalya BKM'den Seval ablaları ile birlikte Antalya Akvaryumda deniz atına binilemediğini öğrendik.



8 yaşında kadavradan karaciğer nakilli Phoebe Calderbank hayatının ilk balık tutma macerasını babası ve Fransız kadavradan böbrek nakilli 10 yaşındaki Julia Acar ile birlikte yaşadı.

Tahtalı foto

Gürcistan'dan gelen 16 yaşındaki böbrek nakilli Levan Gogesashvili Emzar ile yaşamak için tek şansları başka bir çocuğun ailesinin bağışa evet demesiyle kampta yüzleri gülen kalp nakilli Ahmet Taşkıran (12y)ve Barış Keklik(11y) beraber Tahtalıdağında kar yağışı nedeniyle mahsur kaldı.





ORGAN NAKİL KOORDİNATÖRÜ GÖZÜYLE KAMP :



Gülen foto

Minicity de ülkemizin tarihi yerleriniz gezdik
Antalya BKM'de koordinatör olarak çalışan Gülen Kurt Bulut 'un gözüyle kamp;

Levent bey
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir durum aslında anlatmak istediklerim.Aslında biz bu kampta bizi bekleyen özel şeyler olduğunu düşünerek gelmiştik ama öyle bir ruh haliyle ayrıldım ki bu kadarını da tahmin etmiyordum..Bugün iletişim fakültesinden mikail de uğradı görüyorumki herkeste aynı etki oluşmuş.Hepimiz için farklı bir farkındalık oldu,.En azından bundan sonraki aile görüşmelerimde o gülen yüzleri hiç unutmadan daha bir enerjiyle görüşme yapacağıma eminim.Bu kamp bize Bağışlanan her organ yaşama tutunan bir candır sloganını canlı canlı gösterdi hatta ben bu sözü artık bağışlanan her organ yaşama ümitle bakan alperendir,nagihandır,hasandır,özlemdir diyeceğim.Bu duygulara vesile olduğunuz için çok teşekkürler,iyiki sizi tanımışım...

Gülen Kurt Bulut



Organ nakli merkezinde görev yapan Nurcan Çiftçi'nin gözüyle kamp;

Sevgili Levent Bey,
Dili, dini,ırkı aynı olmayan; ortak acılara, kaderlere sahip bu cesur yürekler sizlerin sayesinde düşlerine sığmayan belki de hayatlarının en güzel zaman yolculuğunu gerçekleştirdiler.
Barış' ın, Ahmet' in futbol oynayabilmesi, dilini bilmediğim Albina' nın bana kendi dilinde teşekkür etmesi, Kardelen' in sebepsiz boynuma sarılmaları, Dursun' un daha önce hiç yemediği yemeklerden istediği kadar yiyebilmesi, kızların Martin' e hayran kalması, havuz görmemiş çocukların suyun içindeki sevinç çığlıkları... Başta söylediğim gibi, aklımdan hiç çıkmayacak muhteşem bir resme tanık oldum ;)

Sevgiler,

Nurcan Çiftçi




Macaristan'dan katılan koordinatör Virag'ın gözüyle kamp;
Peri Masalı

Kampın nasıl geçtiğini size yazarak anlatmak o kadar zor ki… Çünkü kamp o kadar güzeldi ki, onu tam olarak anlatabilecek kelime yok. Antalya’daki Nakilli Çocuklar Birinci Uluslararası Bahar Kampı’na 7 ülkeden 35 çocuk katıldı. Yalnızca çocuklar değil, kamptaki herkes kamp boyunca adeta bir ekip oldu. Farklı etnik kökenler, farklı ülkeler, farklı kültürler ve farklı diller arasında ortak bir gerçek vardı: yeni bir organla yeni, gülümseyen ve sağlıklı bir hayat.

Macaristan’dan Antalya havalimanına vardığımızda gerçekten heyecanlıydık. Macaristan’dan üç kişi olarak gelmiştik: 8 yıldır kendisine nakledilen yeni böbreği ile yaşayan 16 yaşındaki Virag, yine 16 yaşında olan ve nakledilmiş karaciğeri ile 16 yıldır yaşayan Alexandra ve de bu iki gence eşlik etme şansını yakalamış olan, Macaristan Transplant Vakfı müdürü ben.

Teker teker birçok güzel deneyim ve hatıra biriktirdik. Kamp programları tek kelimeyle harikaydı. Antalya şehir turu, Olympos’un zirvesine düzenlenen macera dolu gezi, Minicity ve akvaryum ziyaretleri, balık tutma ve golf etkinlikleri ile ve Manavgat Çayı üzerindeki bot gezisi… Hepsi çok güzeldi. Ama benim favorim, balık tutma etkinliğiydi! 30 çocuk, yan yana dizilmiş 30 olta, 30 güneşli çocuk yüzü ve daha çok balık yakaladıkça pırıldayan gözler…

Benim için en güzel hatıra, çocuklar ve ailelerinin Manavgat Çayı’nın ortasında botta birlikte dans ettikleri ve gülümsedikleri andı. Acı, mutsuzluk, endişe, tehlike, üzüntü yoktu o an hayatlarında; sadece gülmek, umut, huzur, mutluluk ve sevgi vardı!

Bu anı herkese bir hediye olarak verebilmeyi çok isterdim. Çünkü, eğer bunu yapabilseydim, dünyada organ bağışı ile ilgili herhangi bir eksiklik ve olumsuzluk kalmazdı. Çünkü, herkes yeni bir organla yeni bir hayata başlamanın ne demek olduğunu açıkça anlamış olurdu.

Kamp sonunda insanlarla vedalaşmak gerçekten çok zor oldu. Fakat çok değerli yeni arkadaşlar kazandık ve bu arkadaşları kalbimizde, bizimle birlikte Macaristan’a götürdük. Hepinizle sonsuza dek arkadaş olmayı diliyorum!

Sayın Yücetin’e ve onunla beraber çalışan arkadaşlarına bu harika hafta için teşekkürler. Nakilli Çocuklar Birinci Uluslararası Bahar Kampı gibi önemli bir fikri hayata geçirenlere tebrikler. Bir rüya gerçek oldu, birçok çocuk ve aile mutlu oldu!

Kamp gerçek bir peri masalıydı!


İngiltere Leeds'den katılan koordinatör Lisa Belmount'un gözüyle kamp;


Merhaba Levent,

Umarım iyisinizdir. İngiltere'den kampa katılan tüm çocuklar ve onların aileleri adına size kucak dolusu teşekkür etmek istiyorum. Hepsi, Türkiye’de inanılmaz güzel bir zaman geçirdiler ve hayatları boyunca unutamayacakları birçok hatıraları oldu. Kamp, otel ve geziler muhteşemdi. Sizinle birlikte çalışanlar son derece kibar, arkadaş canlısı, içten ve yardımseverdi. Hepsiyle çok güzel anılarımız oldu.

Bu teşekkür yazısını kampta emeği geçen herkese iletebilirseniz çok sevinirim. Dediğim gibi, kampa katılan çocuklar inanılmaz güzel bir zaman geçirdiler. Bununla birlikte yeni arkadaşlar edindiler; özgüvenleri ve her alanda kendilerine verdikleri değer arttı; kamp süresince resmen ışıldadılar. Farklı ülkelerden gelen çocuklarla, ailelerle, uzmanlarla tanışmaktan ve herkesin hikayesini dinleyip paylaşmaktan çok keyif aldık. Bir sonraki transplant spor dergimizde kampla ilgili bir yazı çıkmasını umut ediyorum. Kamptaki gibi sevecen insanlarla çalışmak ve oradaki harika çocukları desteklemek benim için çok büyük bir mutluluk olduğundan gelecekteki benzer kamplar için destek verebilmeyi ve yardımcı olabilmeyi diliyorum.

Kalemimden dökülen bu kelimelerin teşekkürümüzü sunmak için hiçbir zaman yeteri kadar güçlü olamayacağını belirtmek istiyorum. Bir kez daha size yürekten kucak dolusu teşekkür ediyorum.

Sevgi ve saygılarımla,

Lisa Belmount ve İngiltere'deki tüm çocuklar ile aileleri

Leeds, İngiltere










BASINDA KAMP:


13 -19 Nisan 2013 tarihleri arasında ONKOD tarafından düzenlenen 1. Uluslar arası Organ Nakilli Çocuklar Kampı için 14 Nisan Pazar günü Antalya’da bir basın organizasyonu düzenlenmiştir. Etkinlik için İstanbul’dan Hürriyet, Sabah, Akşam, Zaman, Taraf, Sözcü, Aksiyon gibi yazılı mecralar ve Star TV ana haber ekibi Antalya’ya götürülmüştür. Ayrıca format kanallar için DHA aracılığı ile canlı yayın organizasyonu teknik hizmeti temin edilmiştir. Bu doğrultuda CNN Türk , Haber Türk ve NTV Antalya’daki kamp alanından canlı yayın yaparak etkinliğimize haber bültenlerinde yer vermişlerdir. Organ Nakilli Çocuklar kampı haber leri 14-22 Nisan aralığında toplam 26 yazılı mecrada haber olarak yer bulmuştur. 26 mecrada yer bulan haberlerin kapladığı alan toplam 5 gazete sayfası büyüklüğüne denk gelmektedir. Yazılı mecralarda çıkan haberlerin yer aldığı gazeteler toplam 3 milyon 239 bin adetlik traj elde etmişlerdir. ONKOD kampı haberlerinin yazılı mecralar aracılığı ile ulaştığı kişi sayısı 9 Milyon 779 Bin 781 kişi olarak kaydedilmiştir.
Görüntülü mecralara bakıldığında ONKOD kampı ile ilgili haberler toplam 23 dakika televizyonlarda yer almıştır. Kamp ile ilgili olarak üçü canlı yayın olmak üzere 9 ayrı kez televizyon kanallarından haber yapılmıştır. Kanal D, Star TV , TRT , Haber Türk, CNN Türk ve NTV görsel mecralar olarak kaydedilmiştir.

“ARKADAŞLARIMIZ İÇİN ORGANLARINIZI BAĞIŞLAMA İSTER MİSİNİZ?”
NAKİLLİ ÇOCUKLAR

TAYLAND SEYAHATİ İÇİN BİLGİLER




Tayland seyahati için ek bilgiler;Türk Hava Yollarının 10 saat süren direk uçuşları var Diğer uçuşlar aktarmalı 15 -24 saat sürüyor. Gidiş-dönüş ortalama 600 ile 900 euro Benim kişisel önerim 10 günlük bir Bangkok-Pattaya özellikle Bangkok-Puket turu satın almak. Çünkü bu turların fiyatları da yaklaşık 600 euro civarında. Dolayısıyla uçak bileti fiyatına daha çok yer görme ve bir sorun olduğunda bir grupla birlikte olma avantajı sağlıyor size. Turun Bangkok’ta kalınan süresi size başkenti gezme, ülkeyi tanıma, günlük yaşama ve saat farkına ( Türkiye’ye göre 5 saat ilerde) adapte olma şansı sağlıyor . Bangkok ile Chaing Mai arası 1 saat. Sabah 06:00 dan akşam 20:00’ye kadar uçak bulabilirsiniz. Thaiair, Asiaair,One to go yerel şirketler. Thaiair gidiş dönüş yaklaşık 160 $ iken diğer şirketler 100 $ civarında. Dönüşü turunuza göre Bangkok yada Puket olarak alabilirsiniz. Benim önerim Puket’e dönüp hem dönüş için gruba katılmak hem de güzel sahillerde 1 yada 2 gün seyahatin yorgunluğunu atmak. Organizasyon şirketleri ilk görünüşte pek güven veren yerler değil ancak 10 günlük Tayland seyahatim sırasında tüm organizasyonlarımı bu şirketler aracılığıyla yaptım. Uçakta biniş kartımı alana kadar yada otelde girişimi yapana kadar hep tedirginlik duydum ama hiçbir sorunla karşılaşmadım.

Bölge insanları ile iletişim; Çok sıcak kanlı insanlar olmalarına rağmen bölgeye giderken mutlaka hem onların dilini hem de yaşantılarını bilen bir rehberle gidin. %90’ı Budist olan ülkede dünyanın çeşitli yerlerinden gelip yerleşmiş pek çok insan olduğu için yabancılara alışıklar.değişik ülkelerde bulunmuş olmama rağmen Taylandaki misafirperverliğe ve sevecenliğe başka hiçbir yerde rastlamadım.

İklim; Tropikal kuşakta olan Tayland’da üç mevsim yaşanıyor ancak ortalama sıcaklık 28 C, örneğin Bangkok nisanda 30 C iken aralıkta 25 C. Ülkenin en kuzeyinde yer alan Chaing Mai’de hava güneye göre daha kuru ve serindir.

Hastalık vs. dikkatli olunması gereken birşeyler var mı? Tayland’ a giderken eğer uzak doğu yemeklerine alışık değilseniz yanınızda mide bozuklukları için bir ilaç almayı unutmayın. Dağ köylerine giderken mutlaka sinek kovucu spreylerden ve bol su bulundurun. Çok fazla sinek çeşidi var, ayrıca temiz su bulma şansınız hiç yok. Malesef bunca kültür zenginliğine sahip ülke özellikle seks turizmi için tercih edildiğinden büyük tehlike AIDS, son 15 yılda 1 milyondan fazla insan hayatını kaybetmiş ve halen bazı köylerde birçok genç kız hergün ölmek için dua ediyor.

Taylan mutfağı; Tayland mutfağı da tüm Uzakdoğu mutfakları gibi bizden biraz farklı soslar içeriyor. Lüks restorandan, gece pazarındaki satıcılara kadar her yerde damak tadınız uygun yiyecekler pişirtme ve zevkle yeme şansına sahipsiniz. Özellikle bol bol deniz ürünü yemenizi öneririm. Ancak pişirme şeklini ve oranını mutlaka güzel tarif edin.

Yapılmaması gereken birşey var mı? kültürden dolayı Tayland’da insanların başına dokunulması büyük saygısızlık kabul ediliyor, buna çocuklarda dahil.Tapınaklarda ayaklarınızın Buda’yı göstermemesi gerekiyor.
Masaj; Tayland'ın olmazsa olmazı. Her keseye uygun masaj yaptırabileceğiniz yerler var. Bangkok'ta yaklaşık 25-30 $ civarında, Bangkok dışında 7-8 $ civarında. Elbette 100 $ ve üstünde ücretleri olan çok lüks yerler var. Temiz olduğuna inandığınız her yerde yaptırabilirsiniz. Hiçbirini yaptırmasanız bile yorgun bir günün sonunda sokağı güzel gören bir yerde mutlaka "ayak masajı" yaptırın.

Pataya fil safari
Yatan Buda
Monk

CHIANG MAI ve KUZEY DAĞ KABİLELERİ














Tayland hepimizin hafızalarında yer eden “Kral ve Ben” filminin geçtiği Siam krallığıdır. Bu filmi hatırlayanlar bu ülkeyi biraz inatçı bir kralın yönettiği ama kültür ve doğa zenginliği bol bir ülke olarak hatırlarlar. Chiang Mai 1250 ile 1850 arasında gösterişli bir yaşam süren Lanna Krallığının kalbi ve ruhudur. Chiang Mai’de Bangkok, Pattaya yada Phuket’ten çok farklı olarak din kültürü,bölgesel danslar,yemekler, el dokuması ve festivaller bulabileceğiniz bir Tayland karşınıza çıkar. Chiang Mai ‘ye Bankok’dan yaklaşık bir saatlik uçak yolculuğu ile ulaşılabilir. Tayland seyahat etmek isteyenlere önerim www.sawadee.com web sayfasını ziyaret etmeleri ve National Geographic’in Tayland kitabını okumaları. Chaing Mai de konaklama için önerim gece pazarı çevresinde bir otel. Pazar tüm Tayland’da olduğu gibi geç saatlere kadar açık ve yemekten hediyelik eşyaya kadar pek çok ihtiyacınızı karşılayabiliyorsunuz.Otel rezervasyonunuzu tüm acentelerden hatta Bangkok havaalanından bile yaptırabilirsiniz. Gecelik oda kahvaltı 4 yıldızlı bir otelde konaklama yaklaşık kişi başı 30 $ civarında. Chaing Mai Bangkok’un kalabalığından sonra oldukça sakin ve düzenli bir şehir.Üç kişinin rahatça seyahat edebileceği “tuk-tuk” denilen üç tekerlekli motorsikletlerden bir tane kiralayarak hiç yorulmadan, üstelik sadece 10$’a çok güzel bir şehir turu yapabilirsiniz. Şehir merkezinde 14. yüzyılda kurulan Lanna Krallığının din merkezi olan ve halen aktif olarak Budist rahip yetiştiren en ünlü tapınak kompleksi “Wat Phra Sing” öncelikle görülmesi gereken mekanlardan. Warowot market ülkenin tipik pazarlarından biri ve yürüyüş rotası için çok iyi bir başlangıç noktası .Üç Kral Anıtı eski Lanna Krallığı’nda kralların ibadet ettiği en popüler alandır. Sabah gün doğumu ile açılan küçük Çin tapınağı Kuan U Shrine öğleden sonra saat beşte kapandığı için buranın ziyaret saatini ona göre ayarlamak gerekiyor. Diğer gezilecek yerler Wat Saen Fang, Wat Chedowan, Tha Phae Kapısı ve Wat Chedi Luang. Chaing Mai’ ye ulaştığınızda ilk yapmanız gereken şey ertesi gün için etnik grupların yaşadığı dağ kabileleri için bir tur satın almak. Bu organizasyonu otel resepsiyonundan yapabileceğiniz gibi şehirde gezerken önünüze çıkan tur şirketlerinden de yapabilirsiniz. Tur satın alacağınız şirketler ilk görünüşte pek güven veren yerler değil ancak 10 günlük Tayland seyahatim sırasında tüm şehir içi turlarından, otel rezervasyonlarına, iç hat uçuşlarına kadar tüm organizasyonları hep bu şirketler aracılığıyla yaptım.Uçakta biniş kartımı alana kadar yada otelde girişimi yapana kadar kafamda soru işaretleri oluşmadı değil ama hiçbir sorunla karşılaşmadım. Chiang Mai Tayland’ın kuzeyinde, Burma sınırına yakın Tayland’ın Bangkok’tan sonra ikinci büyük şehri.Şehrin kuzeyindeki dağ köylerinde yaşayanların tümüne “Chao khao” yada dağ insanları diyorlar. Homojen bir topluluk değiller. Kendi içlerinde dil, kıyafet, tarih, gelenek ve dini inanışlar yönünden büyük farklılıklar var. Tayland hükümetine göre 6 büyük etnik grubun yaklaşık 500-800 bin kişi olduğu söyleniyor .Bu gruplar birbirine coğrafik olarak çok yakın ama tamamen kapalı köylerde yaşıyorlar. Şehirden ayrılmadan mutlaka yol üstündeki bir marketten bol miktarda su ve yiyecek alın. Bazı günler kurulan pazarlardan bir tanesine rastlarsanız inanılmaz lezzetli tropikal meyvelerden bizim tuzlu fıstığımıza kadar bir çok şeyi bulabilirsiniz ve mutlaka alın. Ana yoldan ayrıldıktan sonra bir market yada restoran bulma şansınız hiç yok.Bu köylere giderken çocuklar için çikolata ve şeker alın. 1$ yaklaşık 35-40 baht. Bazı köylerde fotoğraflarını çekmeniz için 10-20 baht gibi bir ücret vermek adet haline gelmiş. Para talep etmiyorlar ama yanlarına bırakırsanız sevinerek kabul ediyorlar.Sadece fotoğraf için para vermek yerine sattıklar el yapımı hediyelik eşyalardan satın almanızı öneririm. Bu hediyelik eşyalar onların tek geçim kaynağı ve Türkiye’ye döndüğünüz zaman yanınızda çevrenize dağıtabileceğiniz bir sürü hediye oluyor. Köylerin düzenli bir ulaşım aracı yok, şehir merkezine uzak ve toprak yolla ulaşılıyor ve tüm evler ağaç yada bambudan yapılmış. Suya dayanıklılığı nedeni ile tüm dünyada çok değerli olan ve yat yapımında kullanılan “ tik” ağacı çok bol. Bu ağaçtan yapılan hediyelik eşyalar çok güzel ve ucuz ancak ağırlığı nedeni ile uçakta bagaj sorunu çıkartabilir. Hiçbir köyde elektrik yok, bazılarında hükümet tarafından verilen güneş enerjisi ile elektrik üreten paneller var. Su bambu kamışlarla dağ eteklerinden getiriliyor. Fotoğraflardan tanıdığımız “zürafa kadın”lar Tayland’da “halkalı” anlamına gelen “ Pa Dong” olarak biliniyor 5 yaşında takılmaya başlayan, pirinçten halkalar her üç yılda bir 3 adet arttırılarak evlenene kadar yada 20 yaşına kadar takılıyor. En fazla 32 halka takılabiliyor. Halkalar boynu uzatmıyor sadece omurların arasını daralttığı için omuzlar aşağı iniyor ve boyun uzamış gibi görünüyor. Köy dışarıya kız vermiyor ve halkaları kızlarını çirkinleştirmek için takmaya başlamışlar. Çirkinleşmek isteyen bu kadınlar, görsellikleri ile dünyanın dört bir yanından onları görebilmek için gelen turistler nedeni ile köyün tüm geçimini sağlıyorlar. Karenler aslen Myanmar’da(Burma)’dan mülteci olarak Tayland’a göçmüşler.Kendilerine gösterilen bu yerde yörenin en temiz ve düzenli köyünü kurmuşlar. Kayo’nun kadınları ise ağır küpeler takarak kulak deliklerini neredeyse bir yarık haline getiriyorlar. Kadınları koyu renk giysili Akhalar en kalabalık ama hükümetle sürekli çatıştıkları için en fakir grup.Kurdeleli siyah başlıklarının alt ucunda bizdeki gibi gümüş paralar sıralı. Hayaletlerin, doğanın ve atalarının gücüne inanan Akhalar, onlar için ritüeller düzenleyerek hayvanlar kurban ediyorlar. Gece pazarlarında hediyelik eşya satan Hmong kadınları hacimli dolgun saçları ve saç sitilleri ile göze çarparlar. Onları dağlarda bölünmüş gruplar halinde renkli tenleri ve geleneksel kıyafetleri ile görebilirsiniz. Lahular en asimile olmuş gruptur. Geleneksel kıyafetleri siyah üstüne beyaz çizgilidir. Ekonomisi en güçlü olan Lisular mavi etek, kırmızı bluz giyiyorlar ve üstünde abartılı boncuklar ve renkli ipler olan baş örtüleri kullanıyorlar.Lisu kadınlarının boyunlarında bol miktarda gümüş kolyeler görebilirsiniz. Mienler orijinleri olan Çin kültürüne daha yakındır. Mien kadınları çok şık giysileri ile kolaylıkla fark edilirler. Sevgili dostum Selahattin Çelik ile rastlantı eseri başlayan Tayland seyahatim, gruptan ayrılıp bize katılan Olcay Özdemir ile daha da zenginleşti. Hepimizin anılarında her zaman zevkle hatırlanılacak olan bu seyahati doğayı, yeni kültürleri tanımayı seven herkese mutlaka tavsiye ederim.